Duvarların dili olsa da konuşsa deriz çoğu zaman. Bizimse bir duvarımız var, SavNaz duvarımız.. Tıpkı mavi gezegen üzerinde bulunan tuğladan oluşmuş birçok arkadaşı gibi o da konuşamıyor insanlarla. Üzerine boyanılan renklerde saklı, şahit olduğu siyah beyaz eski türk filmlerindeki aşkların büyüklüğünü aratmayan Savaş & Nazlı çiftinin kocaman sevdası. Nazlı'nın duvar boyama sanatı tutkusu hayatında ilk defa başka bir tutkuya tahtını bırakıyor amaç değil araç oluyor Savaş'a giden yolda.
Büyük bir
heyecanla kaçıyor 11. bölümde de Nazlı, SavNaz duvarına. Her ne kadar
Savaş'ının boynuna koşup sarılmak istese de yapamıyor gönlünden geçeni, dem
vuruyor isteklerine, o karmaşık duygular içerisinde söz geçirmeyi başarıyor deli
gibi çarpan kalbine. Sonuç olarak atıyor kendisini, ait olduğu o duvarın önüne
ve çömeliyor mavi gökyüzünün altında başını yeşilliklerinin altına soktuğu
ağacın yanıbaşına. Düşüncelerini, kafasından geçenleri bir bir anlatıyor
kendisine konuşmaya çalışıyor içindeki Nazlı ile derken duvarın, yaprakları
altına sığındığı ağacın bir diğer sahibi geliyor yanına. Heyecanına yenik düşüp
saçmalama faslına geçiyor Nazlı ne yapacağını, ne diyeceğini bilmeden öylece
saçmalıyor sadece, korktuğu başına geliyor kalp ritminin fazla hızlanmasından
oysa bilmiyor ki bulunduğu davranışlar korkulması gereken utanç verici
hareketler değil, sevdiği geminin her defasında daha da yaklaşarak demir
salmasına sebep olan o masum limanın tatlı rüzgarında oynaşan deniz dalgaları
gibi saf ve temiz hareketler.
Dışarıdan minik
görünen bu kıpırtılar Nazlı'nın midesinde uçuşan kelebeklerin kanatlarını her
çırpışlarında bir filin tepinmesi kadar yankı yapıyor Nazlı'nın gönlünde...
Oysa Nazlı yankı yapmaya müsait öyle koca bir yüreğe sahip ki tüm bu tatlı
macerayı bir kenara bırakıp kardeşi, canı, ikizi Selin uğruna savaşmaya
gidebiliyor korkusuzca... Derken kılıçlarını çektiği o saatlerde sevdiği adam
Savaş önce gözlerine bakıyor Nazlı'nın sonra kirpikleri gözlerinden çıkan sinir
ateşinin fırlatılmaya hazır okları kadar keskinken divan şairlerinin kirpiklere
''ok'' deyişini alıp sevdiği kadına yerleştiriyor ve o keskin kirpiklerin
yönünü kendi kalbine doğru çevirmek istercesine Nazlı'nın hayatında alacağı ilk öpücüğe imzasını atmak üzere hamlesini yapıyor.. O güne dek konuşamadıkları
ne kadar birikinti varsa dudaklarından kurulan köprünün altından bir
ırmağa dönüşen onlarca su damlası hızlıca birbirlerinin yüreklerine akıp titretiyor içlerini.
Nazlı dudaklarında
dudaklarını hissettiği Savaş'ın ilk defa konuşma mührünü çözmeye baş koymuşçasına
zorluyor Savaş'ı duymak istediği cümleler için. Savaş ise bir o kadar sıkı
kapamış cümlelerinin üzerini Nazlı'ya duyurmamak adına ısrarla dilinin altında
saklıyor kalbinin tüm seslerini ''Erkekler bu tarz şeyleri çok kolay
söyleyemezler'' bahanesinin ardına sığınarak. Nazlı'nın ise içinde uçuşan
kelebekler kısa ömürlerinin vadesini doldurmak üzere yavaştan ölüme
sürükleniyorlar o sessizlik içerisinde... Derken Savaş'ın çantasından çıkan bir
başka kelebek düşman kesilerek Nazlı'nın geriye kalan tüm küçük
kelebeklerini,Nazlı'nın gözlerinin tek görüş açısı ile acımasızca öldürüyor.
Artık gün biter, gece tüm karanlığıyla Savaş
ve Nazlı'nın üzerine çöker. Tıpkı SavNaz duvarı gibi, onlara tanıklık edecek
SavNaz yıldızının altında Savaş ilk defa sessizliğini bozmak ister ancak bu
sefer de Nazlı emin bir şekilde
kulaklarını tıkar Savaş'a karşı... Nazlı'nın sarf ettiği onca kelimenin arasından ''Ama
olmaz'' gelip okşuyordu en duygusal yanımızı. Kalbinde zaten bir başka kadına
yer verdiğini düşündüğü Savaş'ın onu oradan söküp atmasına, oraya kendisini
yerleştirmeye çalışmasına müsade edemezdi. Çünkü Savaş'a olan aşkında benliğini
yok etmeyi başarmış, ''Beni severse severim'' mantığından uzak tek kişilik bir sevgiye
razıydı Nazlı Elif Şafak'ın ''Bense ne bir şeyleri değiştirmek peşindeyim, ne
bir yere varmak. Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak.'' sözlerinin altını çizercesine yeter ki sevdiği
değişmek için zorlanmasındı tüm derdi... Oysa haberi yoktu ki Savaş'a
bahsettiği sırtında taşıdığı yük kendi kalbindeki aşkın ağırlığından kat be kat
daha hafifti... İşte öyle güzel, öyle çok seviyordu Nazlı Savaş'ını...
Gerçekten muhteşem bi yazı olmuş😍
YanıtlaSil